Google Analytics İzleme

05 Nisan 2012

Derdini Marko Paşa'ya değil, 'Google amca'ya anlat!


Marko Paşa, Rum asıllı ünlü bir Osmanlı hekimi idi. Takdir için kendisine 'paşalık' rütbesi bile verildi.

1888 yılında vefat eden Marko Paşa, sabırla hastalarını dinlemesiyle meşhurdur. Artık insanlar birbirini anlamaz ve dinlemez hale gelince, 'benden sana fayda yok' anlamında, 'git derdini Marko Paşa'ya anlat' tabiri yayıldı ve günümüze kadar geldi.

Şimdi insanlar artık her başı sıkıştığında başka yollara da başvuruyor. Herhangi bir karar alacağınız zaman, hiç olmazsa o konuda bir ilk araştırma yapmak üzere internete giriliyor. Bunu da çeşitli 'arama motorları' üzerinden yapıyor. Arama motoru deyince de aklınıza "Google" markası geliyor. Öyle ki, artık sonsuz siber alemde 'aramak ve bulmak' ameliyesinin adına 'Google-lamak' deniliyor.

Artık 'derdini Google amcaya' anlat demek yetmiyor, belki 'söyle sorununu Google çözüm yolunu göstersin' demek gerekiyor. Bilgi ve iletişimin buluştuğu yer, akla ziyan bir noktaya doğru götürüyor bizi. Cep telefonları artık çoktan 'bankacılık' yapmaya başladı. Kredi veriyor, para transferi yapıyor vs. Daha geçen gördük, Google'ın geliştirdiği donanımla çalışan bir araba, görme özürlü vatandaşı ekmek arası köftesini yerken evine, çarşıya, pazara götürüyor. Keza, satın alacağınız bir gayrimenkulün yerini önce şöyle bir Google'dan girip araştırıyorsunuz. Akıllı telefonunuzda Google'ı yol rehberi (navigatör) olarak kurup evinize gidiyorsunuz. Ortak dille anlaşamadığınız bir kişi ile Google'ın sunduğu tercüme hizmeti ile anlaşmaya çalışıyorsunuz. Yeterli değil ancak gelişiyor. Liste uzayıp gidiyor. Artık 'hizmet çok, etkin kullanabilen var mı' diye sormak gerekiyor.

Hal böyle olunca Google Türkiye Genel Müdürü Bülent Hiçsolmaz'ın 3 Nisan'daki davetini kaçırmadım. Google, McKinsey&Company'in hazırladığı "İnternetin Yükselen Piyasa Ekonomileri Üzerindeki Ekonomik Katkısı" konulu rapor için ev sahipliği yaptı. Raporun oldukça güzel hazırlanmış olan Türkiye bölümünü McKinsey'in Türkiye temsilcisi Bengi Korkmaz yapmış.

Türkiye'nin internet ekonomisindeki yeri acaba nedir? Genelde Türkler, daha özelde ise şirketlerimiz bu muazzam imkândan hangi ölçüde yararlanıyor? Tek bir cümlede ifade etmek gerekirse, 'oransal değişim olarak' Türkiye'nin internetle tanışma hızı çok yüksek. Nüfusa göre kullanım oranı da aşağı yukarı nüfusun yarısı kadar. Ancak 'etkin kullanıp yüksek katma değer elde etmede' henüz yokuz.

Türkiye, internet bağlatma ücretleri ve birim internet kullanım maliyeti dünyadaki en yüksek ülkelerden biri. 'Fiskal kafaya' sahibiz ya. Yani önüne gelen her şeyi anında vergiye ve ranta boğmak zihniyetimiz var. Osmanlı'dan beri böyle. Bu nedenle altın yumurtlayan tavuğu kesmek bizde yaygındır. İş geliştirmeden bunu hemen kazanca çevirme hastalığında kamu ile özelin birbirinden farkı yok. Söyler misiniz, esnaftan daha kazanmadığı gelirin vergisini peşin istemenin nasıl bir mantığı vardır? Girişimciliği cezalandırmakta, doğmadan boğmakta maharetliyiz. Atasözü, 'kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez' demiş ancak, kazı görmek maharetimiz yok.

İnternet başında amaçsız ve mimarisiz bir şekilde çok çok kalıyor, kullanmıyor, adeta ötesini berisini kurcalıyoruz. İnterneti daha çok 'bireysel tüketim' için kullanıyoruz. Etkin kullanmak yerine kurcalarsanız altından kötü kokular gelir. Sosyal medya artan oranlarda bir kumarhane, şiddet, nefret, iftira, küfürbazlık alanına dönüyor. İç savaş çıkartır maazallah. Kimsenin işin aslını faslını dinlemeye tahammülü yok. Karşı tarafı dinlemeden verilen en adil karar bile adaletsizdir. İnternette buna fırsat yok. Pandora'nın kapağı bir açılınca ayıkla pirincin taşını!

Kurumsal çözümler için çok büyük bir potansiyel fırsat alanı var. Türkiye yolun başında ve büyük kazanç imkânları var. Maliyetleri düşürmede, verimliliği artırmada, ürün çeşitliliğine gitmede, hızlı olmada, kolektif çalışmada, birçok alanda çok büyük fırsatlar var. İnternet sayfası bile ancak yasal zorlamayla yapılırsa, bu ülkede girişimcinin zihniyetini varın siz hesap edin.

Acaba ihale kanunlarının da dışına çıkarak toplam tutarı 20 milyar TL'lere varacak olan FATİH projesinde o kutunun içine ne koyacağız? Bunun öğretmenlerini kim eğitecek? Yani yine işin zarfına kilitlenip mazrufu kaçırıyoruz.

İbrahim Öztürk

Alıntı

Hiç yorum yok: