Google Analytics İzleme

16 Ekim 2013

Sektörel - Yenilik kültü

Yenilik üretememenin başarısızlığın temel işareti olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu tür bir başarısızlık şirketlerin iflasını ya da güzel bir kariyerin sonunu getirebiliyor.

Çoğumuz bu hıza yetişemediğimizi, değişim cephesinde olanlara hâkim olmadığımızı, hem işimizde hem de teknolojiyle ilişkimizde geri kaldığımızı hissediyoruz. Bu yazıda “yenilik” olarak kullandığım kelimenin İngilizcesi “innovation” olup Türkçede bazen “inovasyon” olarak da geçer. Günümüzde çoğu sohbette geçen bu kelimenin anlamını bir daha düşünmeliyiz. Yenilik çoğu zaman icat ile karıştırılıyor. Yenilik icat değil, mevcut bir ürün ya da yöntemin insanların hayatında etki yaratacak bir biçimde geliştirilmesidir. Steve Jobs mp3 çaları icat etmemiştir ama iPod'la mp3 çalarları kullanma biçimimizi tamamen değiştirmiştir.

Yenilik teknolojik, bilimsel, endüstriyel, iktisadi, örgütsel hatta toplumsal olabilir. Burada yenilik kültü olarak adlandırılan olgu, girişimcilik alanına ait. Yenilik modası belki de çok gelişmiş iPhone'larımız, sofistike arama motorlarımız ya da dijital aletlerimizden çok bu ürünlerin arkasındaki isimlerle ilgili. Bu olgunun sosyal olarak ilgimizi çekebilmesi için ona dair iyi bir anlatımın bulunması gerekir. Steve Jobs gibi ilginç isimler, Apple gibi markalar tam da bunu sağlar.

Apple kurulduğundan beri toplum olarak yenilik anlayışımız üzerinde hâkim oldu. Steve Jobs, Apple'ın tüm devrimci girişimlerinin arkasındaki dâhi olarak tüm dünyaca tanındı ve yenilik dünyasının  yenilmez şampiyonu oldu. Jobs 21. yüzyıl toplumunun en çok değer verdiği kavramları simgeliyor: yaratıcılık, orijinallik, tasarım ve korkusuzca değişime yol açmak. Yenilik kavramına olan hayranlığımızın örneklerini görmek için son günlerde en yenilikçi girişimlere adanmış üç filmden söz etmeliyiz: Facebook (The Social Network/Sosyal Ağ), Google (The Intership/Staj) ve Apple (Jobs). Joshua Michael Stern'in yönettiği ve Ashton Kutcher'ın Steve Jobs'ı oynadığı Jobs, Jobs'ın hırslı genç bir adamdan çok başarılı bir Apple yöneticisine dönüşümünün ne yazık ki başarısız şekilde anlatılmış bir hikâyesi. Ne var ki, film, bu karizmatik liderin hayatına dair sırları aydınlatmadığı gibi pek eğlendirici de değil.Çok daha başarılı bir girişimcilik hikâyesi ise David Fincher'ın çektiği The Social Network'te görülmekte. Bir grup 20'li yaşlarda kolej öğrencisinin nasıl olup da milyar dolarlık bir şirketi yönettiklerinin hikâyesini aktaran filmde heyecan verici ve korkusuz girişimciler gördük. İzleyici olarak kendi kapitalist rüyalarımız ve hırslarımız bu tür başarı öykülerinde yansıtılıyor. Bu anlatılar bize kendi devrimci vizyonlarının peşinden giden büyük dehaları gösteriyor, hem bizi eğlendiriyor hem de kendi girişimcilik arzularımızı dürtüyor.

İDOLLERİN SAHTE DÜNYASI MI?

Sadece Apple ya da Facebook hakkında konuşmak yine de sıkıcı. Apple dünyanın en çok sevilen markalarından biri olabilir, fakat ancak idoller söz konusu olduğunda empati kurmaya başlarız. Dünyanın en değerli şirketlerinin birinin arkasındaki adam olan Steve Jobs daha önce görülmemiş bir kullanıcı deneyimi yaratmak için tasarımın sınırlarını zorlamasıyla biliniyor. İlk iMac'lerin çıktığını hâlâ hatırlayan şanslı kişiler neredeyse bir bilimkurgu filminden çıkmış gibi gözüken yarı-transparan bu renkli bilgisayarların ne kadar devrimci olduğunu da hatırlarlar. Steve Jobs sadece teknolojiyi yeniden icat ettiği için değil, aynı zamanda hayatımızı daha iyi ve daha eğlenceli kılan ürünler yarattı ve onu alkışlayan kalabalıkların önünde “Farklı Düşünün” dediği için hepimizin kahramanı oldu. Böylece Jobs “dijital devrimin babası” ve “yenilik ustası” olarak tarihe geçti. Silikon Vadisi teknolojik ve dijital devrimi sürükleyen bir yer olarak aynı zamanda yeniliğin de en çok ortaya çıktığı yer.  Yeni Amerika Rüyası olan girişimciliğin sembolü. Bu dünyaya yeni giren binlerce insan kendini bu vadinin kurtlar sofrasına atıyor. Hepsi de yeni Google'ı yaratmayı umuyor. Binlercesi başarısız oluyor. Fakat insanlar hâlâ bu rüyaya tutunuyorlar çünkü Jobs ve Facebook'un kurucusu Zuckerberg'in hikâyeleri bize büyük fikirlerin bireylerden çıkabildiğini gösteriyor. Yatırım üzerine konuşmadan yenilikten bahsetmek büyük hata olur. Zira büyük yatırımlar olmadan yenilik gerçekleşemez. Steve Jobs'ın hayatı bu bağlantıyı ilk defa açıkça gösteriyor. İlk önceleri, projeleri yatırımcıların gereksiz harcamaya dair kaygıları nedeniyle yönetim kurulunun onayını alamıyordu. Yeniliğin bedeli doğal olarak yüksek. Çılgın bir fikri uzun süre boyunca desteklemek sadece büyük şirketlerin karşılayabileceği bir ayrıcalık. Yenilik kültünün en zirvesinde olduğumuz bugünlerde ilerlemenin pek de gerçekleşmediğine inanan karamsarlar var. Onlar, toplumum 20. yüzyıldan sonra uzun sürecek bir teknolojik duraklama dönemine girdiğini iddia ediyorlar.

Paypal'in kurucusu ve yöneticisi, aynı zamanda Facebook'un ilk yatırımcılarından Peter Thiel, geçtiğimiz kırk yılda bilim ve teknolojinin düşüşte olduğunu düşünüyor. Bunun sorumlularından birinin de devlet olduğunu öne sürüyor. 2011 tarihli “Geleceğin Sonu” adlı makalesinde hükümetlerin getirdiği düzenlemelere ve araştırma ve geliştirme  alanlarındaki yatırım eksikliğine işaret ediyor. Thiel, Amerika'nın risk almaktan kaçınan bir topluma dönüştüğünü, İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş sırasında nükleer silahlar ve benzeri silahları inşa etmek amacıyla yaptığı bilimsel araştırmalara artık yatırım yapmadığını düşünüyor. Thiel ve bir Silikon Vadisi Girişim Sermayesi şirketi olan Founder's Fund'da çalışan meslektaşları günümüzde girişimlere aktarılan sermaye konusunda şunu söylüyorlar: “Uçan arabalar istiyorduk onun yerine 140 karakterimiz oldu.” Thiel, hükümeti solcu kültürel siyasete teslim olmak ve sağlık harcamaları gibi konulara öncelik vermekle suçluyor.

Eğer Thiel'in muhafazakâr yaklaşımını bir kenara bırakırsak duraklama fikrinde haklı olabileceğini görürüz. Sanayi devriminden dijital devrime geçerken büyüme hızı ciddi oranda düştü. Tyler Cowen, “Büyük Duraklama: Amerika modern tarihin tüm olgun armutlarına nasıl kondu, hasta oldu ve sonunda kendini daha iyi hissetti” adlı kitabında aynı iddiayı öne sürüyor. Amerika'nın toprak bolluğu, 18. ve 19. yüzyılların bilimsel gelişmelerinden kaynaklanan arka arkaya gelen icatlar ve insanların daha önce erişemedikleri eğitime erişmeleri nedeniyle çok hızlı bir gelişim yaşadığını iddia ediyor. Yeniliklerin azalmasıyla Amerika ve diğer ileri ekonomilerde de bu büyüme durdu.

Sonuç olarak gerçekten yenilikçi zamanlarda mı yaşıyoruz yoksa Silikon Vadisi'nin başarılı girişimcilik öyküleri bizim gözümüzü mü boyuyor? Bu olguya toplumsal ve tarihsel açıdan yaklaştığımızda ilerlemeyi dijital dünyanın hızlı değişimleriyle karıştırmadan nasıl ölçebiliriz? Belki de en son uygulamaları kullanmayı bilmiyor olmamız teknolojinin bizim kavrayışımızın ötesinde geliştiği anlamına gelmiyordur. Bu tür soruları ekonomistler ve tarihçilere bırakabiliriz. Bugün için kesin olan şey yenilik idollerinin hayatlarıyla eğlendiğimiz. Bu başarılı girişimcilik öyküleri bizim için hem bir  eğlence biçimi  hem de kültürel bir ilham kaynağı olmakta.

ZEYNEP ZILELI RABANEA

Alıntı:
http://www.zaman.com.tr/yorum_yenilik-kultu_2151196.html


11 Ekim 2013

Visual Studio 2012 - Microsoft.VisualStudio.Editor.Implementation.EditorPackage' package did not load correctly hatası

PC'de güncellemeden sonra bilgisayarımı aç kapa yaptım. Visual studio 2012, Microsoft.VisualStudio.Editor.Implementation.EditorPackage' package did not load correctly şeklinde hata verdi.
Hatanın çözümü:
%LOCALAPPDATA%\Microsoft\VisualStudio\11.0\ComponentModelCache klasörü içindekileri silip, visual studio'da yeniden başlattıktan sorun düzeldi.

Kaynak:
http://social.msdn.microsoft.com/Forums/vstudio/en-US/6c1b2d94-5338-47c0-b148-0cf46b4a47d5/microsoftvisualstudioeditorimplementationeditorpackage-package-did-not-load-correctly