Google Analytics İzleme

25 Kasım 2010

Yeni insan tipini selamlıyorum

Azami hazların' yerini, 'sürdürülebilir mutluluk, gerçek bir tatmin' arayışı alacak. Ekmek kadar özgürlük, ancak siyasi özgürlük kadar da ruh özgürlüğü, kalp dinginliğinin aranacağı günlere doğru gideceğiz. Yeni medeniyeti kuracak olan 'yeni birey', yaşama zevkinin önüne yaşatma aşkını koyarak gerçek tatmini bulacaktır.

Ne kadar değerli fikirleriniz olursa olsun, o fikirleri benimseyip hayatına mal edecek bir topluluk olmadıkça, boşa kürek çekmişiz demektir. Ömrünü bitirdiği halde sözüne itibar edilmeyen peygamberler de gelmiştir. 

Türkiye'de yeni bir zengin, yeni bir işadamı tipi doğuyor. Sürekli kötü örnekleri, sonradan görmüş birtakım tatminsiz ve şımarık muhafazakarların şehrin göbeğindeki 'cip safarilerini', Hayrettin Karaman Hoca'nın ifadesiyle 'örtülü çıplaklıkları' ön plana taşımanın anlamı yok.

Kazanıp biriktiren işadamı bunun şükrünün nasıl eda edileceğinin farkında. Kazandıklarında toplumun hakkının olduğunu teslim eden, toplumun hak ettiği desteğin sadece malla değil, aynı zamanda bedenle de yapılması gerektiğini bilen, kısaca 'toplumsal sosyal sorumluluk' anlayışını yeni zirvelere taşıyan on binlerce 'yeni işadamı tipi' evini terk edip, bayramı gerek yurtiçinde ve gerekse yurtdışında mahrumiyet altında geçirdiler. Din, ırk, renk ayrımı gözetmeden kazançlarını paylaşırken de iki gözü iki çeşme ağlıyorlardı. Tüketerek tükenmek, nefislerini azdırmak, egolarını cilalamak yerine, bu Anadolu gibi yüce ruhlu insanlar yaşatarak, paylaşarak, adanarak, vefa göstererek ruhlarını besliyorlar.

Sezai Karakoç, kapitalizmi eleştirirken, 'O dünyada kimse bir mala satıcısı fukaradır diye piyasa değerinden daha çok para vermeyi düşünmediği gibi, yine o dünyada kimse müşteri fukaradır diye de o malı piyasa değerinin altında satmaz.' diyor. Yeni insan tipinin farkı burada ortaya çıkacak. Evimize gelen yardımcı ablamız, 'Ömrümde ilk defa birileri ben teklif etmeden hem gündeliğime zam yaptı hem de bunu piyasanın üzerinde verdi.' diyerek bu duruma işaret ediyor. Bu krizde, 'Yoksul sabır ve tasarrufla direnirken, varlıklı kişiler de bol sadaka, zekat ve hatta bol alışverişle krize tepki vermelidir.' derken yine olaya 'bizce' öneri getiriyorduk.

Evet, piyasa, rekabet, liyakat, verimlilik kavramları hayatın gerçekleri ve gerekleridir. Ancak bunların arkasındaki toplumsal ve ahlaki felsefeyi yerli yerine oturtamaz isek, bunlar tam bir baş belası olarak, bir bumerang etkisiyle döner ve bizi vurur. Şimdi dünyada yaşanan tam da budur. Ve bu çağdaş kavramlara ahlaki bir elbise giydirmenin zamanı geçiyor. 

İbrahim Öztürk

Alıntı


Hiç yorum yok: