Türkiye'de yeni bir zengin, yeni bir işadamı tipi doğuyor. Sürekli kötü örnekleri, sonradan görmüş birtakım tatminsiz ve şımarık muhafazakarların şehrin göbeğindeki 'cip safarilerini', Hayrettin Karaman Hoca'nın ifadesiyle 'örtülü çıplaklıkları' ön plana taşımanın anlamı yok.
Kazanıp biriktiren işadamı bunun şükrünün nasıl eda edileceğinin farkında. Kazandıklarında toplumun hakkının olduğunu teslim eden, toplumun hak ettiği desteğin sadece malla değil, aynı zamanda bedenle de yapılması gerektiğini bilen, kısaca 'toplumsal sosyal sorumluluk' anlayışını yeni zirvelere taşıyan on binlerce 'yeni işadamı tipi' evini terk edip, bayramı gerek yurtiçinde ve gerekse yurtdışında mahrumiyet altında geçirdiler. Din, ırk, renk ayrımı gözetmeden kazançlarını paylaşırken de iki gözü iki çeşme ağlıyorlardı. Tüketerek tükenmek, nefislerini azdırmak, egolarını cilalamak yerine, bu Anadolu gibi yüce ruhlu insanlar yaşatarak, paylaşarak, adanarak, vefa göstererek ruhlarını besliyorlar.
Sezai Karakoç, kapitalizmi eleştirirken, 'O dünyada kimse bir mala satıcısı fukaradır diye piyasa değerinden daha çok para vermeyi düşünmediği gibi, yine o dünyada kimse müşteri fukaradır diye de o malı piyasa değerinin altında satmaz.' diyor. Yeni insan tipinin farkı burada ortaya çıkacak. Evimize gelen yardımcı ablamız, 'Ömrümde ilk defa birileri ben teklif etmeden hem gündeliğime zam yaptı hem de bunu piyasanın üzerinde verdi.' diyerek bu duruma işaret ediyor. Bu krizde, 'Yoksul sabır ve tasarrufla direnirken, varlıklı kişiler de bol sadaka, zekat ve hatta bol alışverişle krize tepki vermelidir.' derken yine olaya 'bizce' öneri getiriyorduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder