'Vur deyince öldürmek', iki aşırı uç arasında savrulmak, ara tonlara sahip olmamak, hakikatin son sahibi bizmişiz gibi davranıp görüş, değerlendirme ve inançlarımız konusunda hiçbir esneklik payı bırakmadan sert ve katı bir duruş sergilemek... Bu liste uzar gider. Hepsi de yanlış tutum ve davranışlar. Dönüp sahibine zarar verir.
Ekonomi başta olmak üzere hayatın her alanında başarılı olmak için bugün attığımız bir adımın, aldığımız bir kararın, başlattığımız bir sürecin geleceğini, oluşturacağı aksülamelleri, etkileri, tepkileri, fayda ve zararlı (dışsallıkları) çok iyi bir aritmetiğe bağlamalı, projelendirmeli, her aşaması iyi yönetilmeli. Aksi takdirde, bir lirayı kurtarmak için yüz lira harcayabilir, pire için yorgan yakabiliriz. Sürekli başa döner, birçok tekrarlar yüzünden çok zaman ve para kaybederiz.
Benim bu noktada başarılı olmak için önemsediğim ve faydasını gördüğüm iki strateji var. Birincisi her olayın kendi içinde mutlaka bir büyük resim vardır. Onu yakalamayı veya görmeyi becerebilmeliyiz. Uzmanlaşma ve iş bölümü çağında bunu göremiyorsak, görene ulaşmalıyız. Bu ifade ile 'detayları boş verin' demiyoruz. Tam tersi ayrıntılar detaylarda gizlidir ve bunlar mutlaka eleğimizde kalmalıdırlar. Ancak büyük resme oturtulamamış hiçbir stratejinin sonuç vermesi imkansız. Gemi yanlış yönde giderken, siz içeride istediğiniz kadar detayla uğraşın, ne çıkar! Ömrü dolmuş bir sektörü, üretim modelini, teknolojisini ısrarla, arsa satıp şirkete varlıkları dibi delik şirkete, sektöre gömerek, halkın toplam çıkarı aleyhine olarak devlet destekleriyle vs. hayatta tutma çabası gibi. Burada büyük resim yok, öngörü yok, gelecek yok.
İkinci strateji bir iş yaparken mutlaka 'paydaşlar analizini' en ince ayrıntısına kadar yapmalıyız. Madem iktisadi faaliyeti evde tek başımıza yapmıyoruz. Bir toplumun içindeyiz. Bu toplumun bugününe ve geleceğine asla zarar vermemeliyiz. Yakın komşularımız, şehrimiz, ülkemiz, doğal çevremiz, gelecek nesil vs. tüm bileşenler dikkatle yerli yerine konulmalıdır. Tamam, bizim amacımız kâr etmektir de bunun başka paydaşlar açısından anlamı, kısaca maliyeti nedir? Bu noktada devreye akıl, ahlak ve dahi yasalar girmelidir. Bu üçü bir arada yürümediği sürece sürdürülebilir bir kalkınma asla başarılamaz. Küresel kriz tam da bunu kulağımıza fısıldıyor.
Kanunlar, kurallar manzumesi vardır ancak bunlar her an her yere girip süreci hakkıyla şekillendiremez. Akıl da gerekir. Aklıselim en büyük iktisadi değerdir. Aynı gemide, aynı toplumdayız. Şöyle ki, 'tek rauntluk' bir oyun oynamıyoruz. Yol uzun, birlikte yaşamak ise kaderimiz. O zaman 'kaptı kaçtı' ekonomisi değil de 'kazan kazan' stratejisine dayalı paylaşımcı, pastayı büyütücü davranışlara yönelmek akıl kârıdır. Uyanıklık, kurnazlık, cambazlık, lafazanlık günü kurtarır, ancak inanın ömrü heder eder. Altın yumurtlayan tavuk kesilmiş olur. Benim yıllardır üzerinde çalıştığım Japonlardan öğrendiğim temel ders budur. Orada avukatlık cambazlıklarıyla, sözde kanunlardaki boşluklarla kimseyi kandırmazsınız! İşin aslı ve faslı nedir, ona bakılır. Gelişme tohumları böyle toprakta filizlenir. Bize üç kişi hukuku hakkaniyete göre yazıp çizemediğinden basit bir sözleşme yazıp da bir aile ortaklığı kuramıyoruz. Bu yüzden 'sen paylaştır, ben seçeyim, ben paylaştırayım, sen seç' stratejisi en iyisi. Hem ben böyleyim hem de ben seçeyim dediğinizde, kıyamet kopar!
Tabii bir de işin 'ahlak' boyutu var. Bunun içini herkes hayata dair bağlayıcı kutsalı neyse onunla doldursun. Benim için işin ucu 'büyük muhasebenin' yapılıp, şişirilmemiş son bilançoların bağlanacağı ahiret yurdu esastır. Çok uzun bir yolun, sadece kısa bir mezrası hükmünde olan bu hayattaki tutum ve davranışlarla ebedi bir yurdu heba etmemek duruşu, en uzun soluklu bir akıl değil midir?
Evet, büyük resmi gösterecek akıl sahipleriyle buluşup istişare etmek, danışmanlık almak, yaptığımız faaliyetten husule gelecek sonuçları hesaplayıp hakkını vermek çok büyük bir işadamlığı vasfıdır.
Alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder