Kişisel gelişim yöntemlerinde özgüven kişinin başarısının ve mutluluğunun kaynağı olarak gösteriliyor. "Özgüvenini yeniden kazanmak" ya da "özgüvenini kaybetmek" gibi deyimlerle sıkça karşı karşıya kalıyoruz. Uzmanlar, özgüvenin yanlış tanımlandığını ve şişirilmiş bir özgüvenin narsist kişilik bozukluğuna yol açabileceğini söylüyor. Psikolog Beyza Akınal, özgüvenin kişinin kendini tanıması ve yapabileceklerinin sınırlarını bilmesi anlamına geldiğini belirtiyor. Akınal, özgüvenin 0-6 yaş arasında oluştuğunu belirterek, "Çocukluk döneminde kişi çevresine sevgiyle bağlanmazsa narsistik kişilik bozukluğu ortaya çıkabiliyor. Sürekli insanları suçlamaya, başkalarının kusurlarını görmeye başlayabiliyor. Ailesiyle güvene dayanan bir ilişki kuran çocuk her şeyi başaramasa bile başarısızlığını kabul eden bir yetişkin oluyor." diyor. Akınal, kişinin kendini tanımasını ise şöyle açıklıyor: "Eğer doktor olmak istiyorsak 6 yıllık bir eğitimi göze almalıyız. Ne kadar inanırsak inanalım özgüvenimizi geliştirmeye çalışalım, 2 yılda doktor olamayız. Hedeflerimizi gerçekleştirmek için çaba sarf edilmeli; fakat sınırlarını tanıyıp kabul etmek de gerekiyor."
TEDAVİ EDİLMEZSE PROBLEM BÜYÜYOR
Özgüven doğru tanımlandığında kişinin başarısına da etkisi olumlu oluyor. Akınal, "Özgüven her insanın başarılı olması için önemli bir unsur olmasına karşın aşırısı ve çevresel faktörlerin etkisiyle narsisizmi tetikleyebilir. Özgüveni bazı yeteneklerin bize verildiğini fark etmemiz için bir araç olarak görmeliyiz. Benzer bir biçimde bazı yeteneklere de sahip olmadığımızı anladığımızda özgüveni doğru anlamış oluruz." diye konuşuyor.
Davranış bilimci Sümeyra Akkor ise narsist kişilik bozukluğunun toplumda sıkça rastlanan bir rahatsızlık olduğu halde yeterince dikkate alınmadığını vurguluyor. Akkor, narsist kişilik bozukluğunda bireyin kendini her şeyden önemli hissetmesi, empati yeteneğini kaybetmesi ya da hayran kitlesi oluşturma isteği şeklinde kendini gösterdiğini belirtiyor. Akkor, narsisizmin tedavi edilmediği takdirde farklı psikolojik rahatsızlıklara sebep olabileceğini dile getiriyor. Narsist kişilik bozukluğu olan kişilerin çevresiyle iletişimi tedavi için önemli bir unsur. Akkor, "Hastanın farkındalığını artırarak bu rahatsızlıktan kurtulmak istemesini sağlamak gerekiyor. Kişiye 'kendini beğenmiş, idare etmek gerekir' şeklinde yaklaşılmamalı. Eğer tedavi ile önlem alınmazsa bu durum madde bağımlılığı, majör depresyon, borderline antisosyal kişilik bozuklukları gibi rahatsızlıklara yol açabilir." diyor.
Sümeyra Akkor, kişinin çevresiyle sağlıklı bir iletişim kurabilmesi için özgüven ile tevazuyu aynı ölçüde koruyabilmesi gerektiğini söylüyor. Akkor, "İnsan mutlu olabilmek için önce kendini güvende hissetmeli. Sonrasındaysa güzel davranışlarını tevazu ile korumalı. Tevazu sahibi olmadığımızda güzel davranışların başkalarına faydalı olması da zorlaşır. Alçakgönüllü biri hem kendisini hem de çevresindekileri özel hisseder yani herkes gibi olup yine de özel olabiliriz." diyor.
Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder